10 Aralık 2011 Cumartesi

Evimdeki gönüllü yardımcım...

Şimdi önce resimlere bakmadan bi maşallah deyin... hah dediniz mi?  Tamam o zaman, şimdi yazıyı okumaya ve resimlere bakmaya devam edebilirsiniz :))

Bizim evimizdeki minik kuzuyu oyalamanın en güzel yolu su... Millet çocuğuna nasıl banyo yaptırıcam diye düşünürken, biz adamı nasıl sudan uzak tutsak diye düşünüyoruz. Yaz olsa yine iyi, serinliyor da ama kışın çok zor. Hem hava soğuk hem su... Üstelik üst baş sırılsıklam... Geçtiğimiz yaz için oğlumun  küvetini balkona koymuştuk, banyodan balkona uzanacak şekilde bir hortum.. Ohhh, adam neredeyse bütün yazı  balkonda geçirdi...kışın hava çok soğuk dışarı çok çıkmıyor, yazın desen ya 11:00e kadar yada öğleden sonra veya akşam üstü derken çocuk doğal olarak sıkılıyor . Bizde yazın açtık balkonu ona, bütün yaz balkonun keyfini kuzucan sürdü...

Kışın evde ve ben mutfaktaysam  o 19 litrelik damacanayı ittire ittire lavaboya kadar getirip çıkıyor üstüne...3 yaşındaki velet damacanaya tabure muamelesi yapıyor. Hadi onu da geçtim, bir yere ulaşamayınca öyle şeyler bulup getirip tabura niyetine kullanıyor ki hayretle içinde kalıyorum. Bir keresinde lavaboya ulaşmak için  yastığını getirdi yere koydu baktı ki boyu kısa geliyor üstüne oyuncak ayısı... Olmadı hepsini götürdü, minik darbukasının üstüne çıktı, alacağını aldı, indi... bir başka sefer çamaşır sepetini getirip ters çevirdi basamak niyetine:)) "E oğlum ama daha neler..." kelimeleri dolayısıyla bizim evde çok sık geçiyor....
Nasıl bir öğrenme , algılama ve uygulama kapasitesi  var,tam anlayamasam da hayretle seyrediyorum. Daha dün akşam evdeki televizyon bir şekilde bozulmuş. Görüntü var ses yok. Ne yaptıysam çalıştıramadım. Tabii ben bir yandan ofluyorum bir yandan da sürekli " ya uğurcan  niye çalışmıyor ? "diye bozuk plak gibi tekrarlarken ne dese beğenirsiniz? "üzülme annecim, ben varım yanında " ve ben bir an kilitlendim kaldım.. öylece bakakaldım...Sonra bastım kahkahayı ,sarıldım tabii ki oğlum sen varsın, bende hep senin yanında varım" diye...
Ama o küçücük haliyle bu sözleri nerden icap edip söyledi, yada ne zaman duydu da  yerini buldu geldi çaat diye yapıştırdı bilmiyorum...Sonuçta televizyonumuzun sesi olmadığı için (ki bu durum benim gibi bir televizyon bağımlısı için ciddi travmatik bir durum) oğlum  elinden tuttu. "Hadi evimize (yani onun odasına) gidelim" dedi. Oğluşumun odasında  bütün akşam oyun hamurları ile oynadık, hayal gücümüzü geliştirdik. "sen dur gelme" diye beni "evimizde" bırakıp koştura koştura mutfaktaki dolaptan kapıp geldiği cezvelere hamurdan yaptığımız yumurtalarımızı pişirip bana mama yaptı, sonra o hamurlar, önce bir  tısss yani yıyan(yılan) oldu geldi yanacıklarımız öptü - ama zararsız bir yılan - sonra bıyık oldu, birbirimize bıyık yaptık:))  yeri geldi dondurma külahı verdiğimiz bir parça hamura minik minik dondurma topları koyduk falan...
Benim çok uykum gelince doğal olarak su koyuverdim uykum geldi diye (ki saat 22.15 olmuştu) hazırlanıp yatağımıza yattık:))

Ya konu nereden nereye geldi:))) hep böyle başka şey anlatacağım diye başlıyorum sonra taaaaa nerelere gidiyor...
Hemen konu başlığıma geri dönüyorum. Hmm... Su ...Kuzucan ... Hah evet dün akşam televizyonun bozulduğunu keşfetmeden önce bir yandan bulaşık makinasını boşaltıp, mutfağı temizlemeye çalışıyorum bir yandan da tarhana çorbası yapıyorum. (Bu arada değişiklik olsun diye içine yarım kabak rendeledim)  bir baktım benimki ittire ittire damacanayı getirmiş lavaboya kadar çıkmış üstüne  ben"annecim gel bak içeri gidelim, bitti işim" desem de, O "yaydım edicem anne" dedi çıktı yanıma:)  baktım durduramıyorum bari destek olayım alsın hevesini dedim taktım önlüğü üstüne:))) beyimiz önce "anne eldiven lazım" dedi. ki bu tek kullanımlık eldiven paketini yeni keşfetti ya bittik her şeye eldiven istiyor:)) Son kalan eldiveni verdim ve boş kutusunu gösterince (ki cin gibi haa kutuyu göstermezsen oğlum bitti , kalmadı numarasını yemiyor yani) tamam dedi taktı tek eline eldiveni, önce biberon fırçası ile zaten temiz olan biberonunu ve kendi plastik tabağını yıkadı. Bulaşıklığa koydu.( tabii ben asistanı olarak elimde el bezi tezgahtaki suları ara ara siliyorum ki üstü başı ıslanmasın)  Sonra süngeri aldı eline "anne fıs fıs"  (basmalı sıvı sabun  işareti) dedi. Süngerine sıvı sabun bastık:)) Sabunluğu falan yıkadı. Sonunda bitince "hah şimdi oldu" dedi:)) indi aşağıya...

Başkasını bilmiyorum ama benim oğlum mutfakta ve suda çok mutlu oluyor. Tabii birde es kaza babasının uduna ulaşıp çalabildiyse , annesinin telefonunu kapıp "babamın şarkısı"nı dinleyebiliyorsa da çok mutlu... Babamın şarkısı diye diye yol boyu (takriben 2,5 saat) aynı şarkıyı dinletti bana arabada... Babasına hayran bir çocuk...Ben yeter deyip başka kanal açarsam anne kafam ağrıyor numarasına yatacak kadar da cin:)))

Neyse efendim mutfaktaki pek bi sulu resimlerimiz burada, rica edicem maşallah deyiniz, nazar etmeyiniz:))

Sevgiler, Saygılar....

















2 yorum:

  1. SANA VE SENİ YARADANA KURBAN OLURUM. 41 KERE MAŞALLAH SANA MİNİK KUZUCUK.

    YanıtlaSil
  2. çok teşekkur ederiz:))

    YanıtlaSil