21 Ocak 2012 Cumartesi

Yoğurt denemesi




Eveet sonunda beklenen  pazar  ve beklenen süt geldi....
İşte ilk yoğurt denememin tarifi burada ve diyorum ki ben becerebildiysen herkes yapabilir:))


 Sütçüden  toplam 6 litre süt  aldım.Bunun 3 litresini yoğurt için diğer 3 litresini de oğlum içsin diye kaynattım.
Sütlerin birini çelik tencerede , diğerini emaye tenderede kaynattım. Kaynatırken tencerenin içlerine birer tahta kaşık koydum, ara ara karıştırdım.

Baştan söyleyeyim, sütün başında bekleyip sürekli karıştırmanız gerekiyor... İki dakika oğluma bakayım derken emaye tencerenin dibi hafifçe tuttu. bir de başında durmazsanız süt bir anda kabarıp taşabiliyor. kontrol altında tutmak için sık sık karıştırmak lazım.

Nedense sütler benim çocukluğumda iğrendiğim kadar kötü bir süt kokusu bırakmadı çok şükür. süt kokusundan ve kaymaktan iğrenen  bir insanın çiğ sütten yoğurt denemesi cidden garip. Hatta ben kaymklı yoğurdu tam 3 kaşıkla alabilen birisiyim. İlk kaşıkla kaymak atılır, ikinci kaşıkla kaymağın değdiği yerler,3 kaşıkla ise temiz kaymak kısmı.... Niye aynı kaşıkla almıyorsun derseniz ilk kaşıktaki kaymağın alt tabakalara ulaşabilme ihtimali derim:)) yada aynı kaşıkla alınacaksa her seferinde o kaşık yıkanmalı....
O yüzden diyorum ya ben yapıyorsam mutlaka sizde yapabilirsiniz diye:)

Sütümüzü yaklaşık 3 kere taşma noktasına gelecek şekilde kaynattıktan sonra evde oda ısısında olan (kayınvalidemin gönderdiği ev yapımı ) yoğurttan 2-3 kaşık bir kaseye aldım. Kaynayan sütten aldığım 1-2 kaşık süt ile karıştıralım. Bu bizim yoğurdumuzun mayası oluyormuş.

Dibi hafifçe tutan sütü  yoğurt yapacağım kabın ağzına temiz bir tülbent gererek kaşık kaşık boşalttım. Hem içindeki pütürler gitti, dibi falan gelmedi yoğurdun içine...3 litre süte dolu dolu 2 tahta kaşıkla mayayı koydum şöyle bir karıştırdım. tabii bu arada benim atladığım en önemli husus, aslında yoğurdun mayalanması gereken derece parmağınızı ısıracak derecede olmasıymış. Ama ben tabii sütü süzme ve mayalama telaşındayken derece aklımdan uçup gitti.Ne zaman mayayı karıştırdım aklıma geldi:) Serçe parmağımı azıcık süte batırdım baktım ki sıcak ama dayanabiliyorum. Dedim ki sanırım parmak ısırma derecesi bu olsa gerek. Zaten sütü tülbentte süzdürme süresi boyunca süt birazcık sakinleşmiştir..(Bakınız Züğürt tesellisi:P)


sonuçta yapmaya kalkıştığım yoğurdu bir derece yüzünden atacak halim yoktu ya:) Hememn oğlumun minik bir polar battaniyesine , (kabın ağzını kapatıp havasını aldıktan sonra) sarıp sarmalayıp kaloriferin altın koydum. Ama benim minik farem gidip gelip anne bu ne zaman uyanacak diye sorup battaniyeyi açmayı unutturmak yoğurt yapmaktan daha çok zamanımı aldı inanın:))


Sonuçta bir gece kaloriferin altında battaniye içinde uyuyan yoğurdu ertesi sabah alıp buzdolabına koydum.
Akşam da işten gelince dayanamayıp açtım. Ortaya aşağıdaki görüntü çıktı...






























Annem dedi ki ; buzdolabında da bir gece bekletirsem üstteki suyunu da çekermiş....

aslında anneme göre buzdolabında da 1 gece beklese suyu kalmazmış amaben dayanamyıp akşam ustu çıkarıp tadına baktım:)) bi de annem diyorki daha kucuk bir kapta yaparsan ve kap ile kapak arası çok boşluk olmazsa çok sulanmıyormuş. Sanırım içerdeki ısının buharlanmasında
sulanıyormuş:)) neyse deneye deneye öğrenicez artık:))

Olmayan Tereyağı Denemesi

Geçen hafta sonu pazar günü dışarı çıkarken tam otopark çıkışında bagaj kapısı açık içinde süt güğümleri   olan bir araç görünce tamam dedik, buralara süt dağıtan birileri var.  Almamız lazım. Sütçü gelene kadar aracın arkasına park edip bekledik. Gelince de telefonunu alıp bir sonraki pazar günü getireceği sütü beklemeye başladık:)


Tabii ki o 1 hafta bana bir ömür geçti.
İnternette açık süt nasıl kaynatılır, yoğurt nasıl yapılır, çıkan kaymak nasıl değerlendirilir  konuları didik didik edildikten sonra,  bu denemeleri yapan kişilerden  fikirler alınıp, olay, kafada oturduktan sonra ön denemeler yapılır:))) Ne de olsa gelecek süt kıymetlidir ve o kadar hazırlandıktan sonra benim gibi bir aceminin ellerinde can vermesi içten bile değildir. Ki böyle feci sonlarda genellikle hevesim kırılıp asla ikinci deneyi yapmam. O yüzden en azından yenilebilir bir kıvamının  olması şart...


Neyse en basitinden tereyağı yapımını incelediğim bloglarından birinde mantığı anladım...
Süt ve/veya yoğurt kaymakları biriktirilir biraz soğuk su eklenip cam bir kavanozda sürekli çalkanarak sıvı  ile yağ birbirinden ayrılır. Ya da  teknolojinin nimetlerinden faydalanıp direkt mikser, blenderda falan çırpılır, kollar yorulmaz:)
Son olarak çıkarılan yağ soğuk suyla yıkanınca tereyağımız kullanıma hazır oluyormuş.

Tabii ben ne yaptım bilin bakalım:P


İnternetten tereyağı araştırması yaparken Devletşah 'ın blogunda kestirmeden süt kreması ile nasıl tereyağı yapılacağının tarifi vardı. Tabii bende bu kadar sabırsız olduğum için koştur koştur en yakın marketten 2 kutu süt kreması kaptım geldim:) Tutturdum  hemen tereyağı yapacağım diye...
 Ama önce bir tarifi adam gibi oku, di mi? Yok . Neyse  bu arada bütün bu olaylar bizim şantiye ofisinde gerçekleşiyor :)
Aldım kremaları geçtim mutfağa, bir yandan Türkan ablaya anlatıyorum bana kap lazım, blender lazım falan o da diyor ben hallederim yıllarca yaptım ,ben diyorum yok sen hazırla ben yapacağım diye... Bu arada biz kremayı bir kaba koyup üzerine biraz soğuk su koyduk. Başladık kebir  yoğurt kabında çalkalamaya...
Biraz Türkan abla, biraz ben.... Sonunda, Türkan abla sıkılınca kabı alıp yerime geldim çalkalaya çalkalaya... Tabii bir anlık dalgınlık veee hop patron tepemde:)) N'apıyorsun? Yoğurt mu yiyeceksin dedi ama tabii koca kap 3 kg'luk ya,  adamcağız yok artık falan der gibi bakıyor. Ben -tabii doğrucu davutum ya - "yok yağ yapıcam" dedim. Nasıl olacak o iş dedi. Anlattım,  böyle böyle oluyormuş, bende deneme yapıyorum olacak mı diye dedim. Düşünün halimi ama deneme yapan ben, ortaokul öğrencisi değil eşşek kadar 1 çocuklu  32 yaşında kadın:) Ve bana bunu soran patronum 45 yaşında falan:))) Ama Allah'tan adamlar benim bilumum kaçıklıklarıma alışıklar da adamcağız sadece " iyi hadi kolay gelsin" dedi  ve gitti.  Başkası olsa ne derdi bilmiyorum:)))
Olayı eşime anlattığımda "Allah akıl versin" dedi:)) Tabii yorumlar farklı farklı olsa da sonuçta ben kremadan tereyağı yapamadım çünkü hazır krema ile denediğinizde su koymanıza gerek yokmuş:(
Ben bin tane yerden bakıp hepsini kafamda harmanlayıp  karma tarif yapıp bir güzel çuvallamışım....


Olsun sonuçta zaten bu bir denemeydi, denendi olmadı:P



Her Yerde Kar Var ...

 İstanbul 2012'nin ilk karı ile geçen hafta tanıştı...

Gerçi kar yağmadan bir gün önce soğuğu gelmişti. Sabah arabaya binerken ön cam buzlanmıştı. Ama sadece ön cam:)





 Yüksek kesimler daha ziyade Uludağ gibi oldu ama bizim gibi sahile yakın yerler karı 1-2 gün görebildik...
İlk kar yağdığında iş çıkışına denk gelmişti ve ben eve gidene kadar yolda pek birşey yokken birden bire yarım saat içinde her yer bembeyaz olmuştu. Akşam falan dinlemedik giyindik sarındık  Akşam 8:30 gibi attık kendimizi sokağa... Oğlumun, farkında olarak, karla ilk tanışmasıydı bu. Daha küçükken de Uludağ'a gidip kızakla kaydırmıştık ama karın ne olduğunu ilk kez anladı.  İlk kez camdan bakıp "aaa kar yağıyor" dedi.

Karlara yattı, karlarda emekledi, kartopu yaptı bize fırlattı:) Artık kar dediğimizde neden bahsettiğimiz anlıyor:)) Zaten iyi ki ilk yağdığı akşam çıkmışız. çünkü ertesi gün hiçbirşey kalmamıştı geriye...







Dedim ya iyi ki çıkmışız:)  ve tabii ki iyi ki cep telefonları resim çekiyor:)) yoksa güzel anlarımızın çoğu için bölük pörçük hafızalarımız kullanmak zorunda kalacaktık.
Ben küçükken annem sürekli her tatile gittiğimizde, yolda yürürken sürekli ama sürekli "bir durun,poz verin, resim çekicem" diye tutturduğunda kaçacak yer arar ve canımızdan bezerdik. Meğer annelik böyle birşeymiş. hiçbir anını kaçırmamak için kayıt altına alma dürtüsüymüş bu:))))




Tembelliğin mazereti:P

Bloğuma yazmayalı epey olmuş:( Aslında kendi kendime genelde en sakin günüm olan Cumartesi günleri yazmaya karar vemiştim ama ne olduysa, ilk Cumartesi oğlum işyerime geldiği için vakit bulamadım sonrasında da  nedense içimden gelmedi yazmak... yazmak ne kadar değişik bir duyguysa yazmak isteyip de yazamamak da bi kadar tuhafmış:))

Aslında gün içinde aklıma gelen aaa unutmayayım bu da yazayım diye bir sürü şey geliyor ama sonra kalem kağıt bulup not almak yerine, nasıl olsa unutmam psikolojine girip unutmak tam benlik birşey. Neden bu kadar çok aklıma güveniyorum ve neden her seferinde yolda kalıyorum hayret:) Daha da enteresan yanı unutacağımı bile bile ısrarla not almıyor olmak:))) Sanırım buna da tembellik deniyor....