29 Mart 2012 Perşembe

Bir yemek krizi klasiği...



Bu sene kış bir türlü gitmek bilmedi bizden. Ben zaten şantiyede çalıştığımdan klimalı ortam, sürekli açılan kapılar falan derken çok sık hasta olurdum ama bu sene bizim kuzuyu anaokuluna verince hastalık olayı katmerli oldu bizde.

Kuzucum sürekli hasta, burnu akıyor, öksürüyor. E gece koyun koyuna, koklaşa koklaşa yattığımız için tabii ertesi gün bende hasta...

Sağolsun bu yıl kış mevsimi de ülkemizi pek bir sevdi.. Gidemedi. Geçtiğimiz hafta sonu hava tam günlük güllistanlık oh nihayet hava ısındı 18-22 dereceleri gördük dedik.. Arkasından yeniden 7-8 dereceleri gördük. Tabii biz yine hasta...

Off valla şiştim bu kış. Hani burnumdan çıkanlar kadar vücudumdaki yağlar gitseydi 36 beden falan olmuştum.

Burun deyip geçmeyeceksin aslında, çok önemli bir organ. Valla bak bi tıkanıyor beyne oksijen gitmiyor, bütün gün sersem sersem dolanıyorum. Kafayı da toplayamıyorum, işleri de...

Hadi diyelim ben hastayım ee eve gidince kuzucuk ta hasta. Onu görünce kendini unutuyorsun zaten. Şunu yesin de vitamin alsın, şunu içsin şifa olsun diye uğraşmaktan yemek yedim mi yemedim mi anlamıyorum. Ne zaman ki bende sinirler bas bas bağırma noktasına geliyor , hemen kendime bir tabak hazırlayıp oturuyorum sofraya.

Dün akşam yine oğlanı okuldan alıp eve gittik. Bir gün önceden pişirmiş olduğum yemekleri ısıtıyordum ki, bizimki, anne 2 tane bisküvi istiyorum dedi. (Bu aşama o minik parmaklar 2 rakamını gösteriyor)

Şimdi bu aşama şöyle bir durumda kalıyorum;

1) Bu çocuk okulda en son ikindi kahvaltısında poğaça,kek tarzı birşey yiyor (yanında meyve suyu veya çay ile) ama gel gör ki bizim eve gelmemiz 18:30. Eğer bir gün önceden hazır yemek yoksa yemek yapmak nerden baksan 45 dak. Ee bu çocuk o kadar saat aç mı beklesin, ara öğün iki tane bisküvi kesmez ancak iştahını azıcık bastırır.

2) Bu iki adet bebe bisküvi paketten çıkma aşamasında pazarlıkla beş adet'e dönüşüyor , ee kuzu bisküviyi görünce yanında süt istiyor , es kaza rafta minik meyve sularından varsa onlara da göz dikiyor. Ben vermesem 19 lt'lik damacanayı ittire ittire çıkıyor üstüne (3 yaşındaki velet itemez demeyin vallahi de itiyor, billahi de itiyor) alıyor alacağını. ..

3) Bunlarla karnı doyunca doğal olarak yemek yemek istemiyor . Vermesem hem yiceeeem diye mutfakta yerlere yatıyor,hayır diye bende inada bindirsem bile yine de inadından yemek yemiyor.

Eş kişisi desen zaten akşamları yemek saatinde evde olmuyor . Zaten yemek olsa evde olmaz, yemek olmasa evdedir) .

Nerde kalmıştık , evet dün akşam yine eşim evde yok, ben koştur koştur yemekleri ısıttım, şöyle limonlu bir çorba içelim içimiz ısınsın dedim. Bizimki yemicem dedi. Peki dedim. Kıymalı (ve kıyma arasına serpiştirilmiş ıspanaklı ) lazanya vardı, ısıtmıştım. Hani makarna türü ya, içindeki faydalı şeyleri belki yuttururum diye umud ettim ama yok. Onu da yemicekmiş.

Bu arada benim karnım çok acıktı, sinir seviyem yavaş yavaş yükseliyor... Bir yandan iknaya çabalıyorum diğer yandan bir lokma ağzıma atmaya..

Ne yiyeceksin oğlum dedim. Patates dedi. Tamam dedim hadi gel birlikte sana püre yapalım. Gittik mutfağa hemen 1 tane patatesi soydum en küçük tencereye minik minik doğradım üstüne süt koyup, bir güzel sütle haşladım. Az olduğu için çabucak haşlandı. Birazcık tereyağı, birazcık tuz, birazda kaşar peyniri rendeledim içine. Hadi dedim gel ye... Yemin ederim sadece 2 tatlı kaşığı yedi doydum dedi...

Bende kayış koptu tabii. Zaten bir yandan hastayım annemi isterim modundayım (ben gerekten hastayken hiç çekilmiyorum). Aldım küçük adamı karşıma, eğildim onun boyuna kadar gözlerinin içine baka baka dedim ki: Bak oğlum eğer yemeğini yemezsen bundan sonra hiç yemek yapmayacağım. Sana bisküvi, süt, fıstık ezmesi gibi şeyler de almayacağım. Öyle gece yatarken ya da gecenin bir yarısı kalkıp "anne süt yap ama bal da koy" dersen onu da vermeyeceğim. Acıktığın zaman ekmek peynir yiyeceksin. Bak ben senin için alıyorum,taşıyorum pişiyorum. Yemeyeceksen ben artık yapmayacağım. Bizimki durdu.. durdu..Tamam anne yiycem dedi. Gittik masaya... Bu sefer başladı "sen yedir, ben bilmiyorum yemesini" demeye . Ben " hayır sen okulunda tek başına yemek yiyebiliyorsun şimdi de yiyeceksin çünkü bende kendi (buz gibi olmuş) yemeğimi yiyeceğim" dedim.

İki mızıldandı bir kaşık yedi, yine sen yedir dedi. Ben de bu arada biraz sakinleşmiştim. (hem yesin de nasıl yerse yesin moduna geçiş yapmıştım, hem de zaten hasta olduğu için vicdan yapmıştım) 2 kaşık daha yedirdim yine doydum dedi.

Daha fazla cebelleşemeyeceğim için tamam dedim. Nasıl istersen ama yatarken veya gece süt yok ona göre. ..

Neyse bir süre sonra, bir gece önce yediği gibi küp küp meyve doğrayayım da hiç olmazsa vitamin alsın dedim ve mutfağın yolunu tuttum. Tam elma doğruyordum ki ben kesicem dedi, aldı çekmeceden plastik bıçağını çıktı yanıma tezgaha. "Eee ben nerde kesicem" dedi:) Verdim kesme tahtasını eline, ben kabukları ve çekirdekleri ayıkladım , o minik minik küp halinde kesti. Birazını keserken yedi, birazını salonda yedi:)

















Biliyorum her seferinde yemek olayını takıntı yapmamam lazım, ısrar etmemem lazım, bu sıpalar acıkınca kendileri geliyorlar ama kardeşim el insaf ya bu acıkma duygusu hiç mi benim yanımda gelmez. Ya da hiç mi besleyici şeylerde gelmez. Ver eline bisküvi, süt, meyve suyu, salatalık ..falan onlarla beslensin:(((

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder